Milyonlarca, tamam abartmayalım
binlerce defa bir blog açıp, sonra şifresini ve ne girdiğimi bile
hatırlayamayacak duruma gelecek kadar sıkı ve düzenli blog yazarlığı geçmişim
var. Her defasında bir parlak fikir ampulü kafamda yandı ve daha sonra da her
ne olduysa fikir ampulüm patlayıp yazılarımı da yaktı sanırım, çünkü
hiçbirinden eser kalmadı… Ben genel olarak böyleyimdir zaten, daima parlak bir
fikrim vardır ama bazen onu hayal ederken öyle heyecanlanırım ki, sabah
uyandığımda, gün boyu ve gece uyumadan önce (ki; bu durumda genelde uyuyamam
pek…) onu tüm benliğimle hisseder yaşarım ve sanırım bunu fazla abarttığım için
gerçekten yaşamış kadar olup daha sonra yeni başka bir şey yapmaya başlarım… Bu
konuda bilinçaltımda neler oldu, egom bu kararı hangi noktada aldı, çocukluk
hatıralarımı gözden geçiriyorum bazen ama henüz nedenini ben de bilmiyorum.
Blog yazarı olmakla ilgili bundan
yıllar öncesinde, sanırım 2006 yılında, ben öğrenciyken ve yazın staj yaptığım
korkunç şirkete harika tatlı bir kadın gelmişti ve yaklaşık bir hafta kadar
onunla çalışma imkanım olmuştu. Süremiz kısıtlı olduğu için ondan bana
geleceğime dair tavsiyelerde bulunmasını rica etmiştim. Bana söylediği cümle şuydu; “Bir blogun var
mı? “Evet, var ama tam olarak ne işe yaradığını ben de pek anlayamadığım için
duruyor öyle sadece…” diye cevap vermiştim. “Bunu çok önemse, bundan birkaç
sene sonra, tüm dünya bloglar üzerinden
şekillenecek, kendini orda ifade edebilmen, anlatabilmen lazım! Bunu sakın
ihmal etme!” O zaman her ne kadar çok fazla ne demek istediğini anlamamış olsam
da, bu konuşma üzerimde baya bir etki yaratmıştı ki birkaç yıl sonra
dediklerinin her kelimesinin ne kadar
doğru olduğunu, “vay be!” efektlerim eşliğinde görmüş oldum.
O zamanlar blog, hatıra defteri
gibi, günlük gibi, ne bileyim küçük not defterlerine yazıp yazıp sonradan
birleştirme yaptığın bir şey gibi görünüyordu ama tam olarak bunu yapmak ne
işime yarayacaktı bilmiyordum. İnsanlar neden benim yazdığım şeyleri merak
etsin ? Ya da neden ben bu kişisel bilgilerimi onlarla paylaşayım? Bunun gibi
bir kafa karışıklığım vardı. Yani evet tamamen durum bundan farklı sayılmaz
zaten ama BLOG denilen şey, bireysel gazetelerimiz aslında. Facebook, Twitter
gibi mecralar da var ama onlar daha farklılar. Facebook bir mektupsa, Twitter
da telgraf örneğin… Onlarla ulaşmak istediğin, çoğu bire bir tanıdığın
insanlara iletmek istediklerini iletiyorsun. Blog çok daha farklı. Burda
kendini göstermek istediğin gibi hiç tanımadığın insanlara anlatabilme imkanın
var. Bu defa ben de gazeteme sahip çıkmak istiyorum ve en iyisini yapmayı
beklerken, hiçbir şey yapmama durumundan farklı bir yere taşınmak istiyorum. (Bu
konuyu ilerleyen günlerden birinde bir yazıma dahil edeceğimi tahmin ediyorum…)
Manzarasının Hawai Adaları’ndan daha iyi olduğuna bahse gireririm!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder